Sabri Ülker Vakfı, toplumu doğru beslenme konusunda bilgilendirme hedefiyle ilk olarak aile hekimlerine yönelik hayata geçirdiği “Beslenme ve Beslenme İletişimi” başlıklı eğitim programının yeni aşamasında iç hastalıkları uzmanlarına da eğitimler düzenleyeceğini açıkladı.
Vakıf, Avrupa Beslenme Dernekleri Federasyonu (FENS) tarafından bu yıl Sırp Beslenme Derneği ev sahipliğinde Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da “Gıda, Beslenme ve Sağlık: Bilimi Pratiğe Dönüştürmek” temasıyla düzenlenen “14. Avrupa Beslenme Konferansı”na Türkiye’den katılan tek kurum oldu.
Konferans kapsamında basın toplantısı düzenleyen Vakıf yöneticileri, yeni dönem projelerini paylaştı.
Toplantıda konuşan Vakfın Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, toplum sağlığı açısından önem taşıyan çevresel unsurların başında beslenmenin geldiğini belirtti. Aksakal, diyabet, kalp, yüksek tansiyon ve kolesterol gibi toplumda yaygın görülen birçok rahatsızlığın tedavisinin doğru beslenme ile desteklenmesinin hayati önem taşıdığını söyledi.
İnsanın anne karnında başlayan ve ölümüne kadar süren bir beslenme ihtiyacı olduğunu, doğru beslenme sonucunda da ömür boyu sağlıklı yaşamın mümkün olduğunu anlatan Aksakal, ancak yaşam süresi uzadıkça metabolik hastalıklar, diyabet ve hipertansiyon gibi pek çok rahatsızlığın ve hem hastalıklara yol açan hem de artık bir hastalık olarak kabul edilen obezitenin giderek arttığını ifade etti.
Aksakal, obezitenin özellikle çocuklar ve gençlerde ürkütücü boyutlara ulaştığını ve bir “obezite salgını” yaşandığını dile getirerek, bununla baş etmek için insanların güvenilir olmayan kaynakları kullanabildiklerine dikkati çekti.
Aile hekimlerinin 21 binine ulaşıldı, 9 binine yakını eğitimlere katıldı
Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, kronik hastalığı olanların da rahatsızlıklarının semptomlarını ya da komplikasyonlarını artırabilen beslenmeyle ilgili daha çok bilgiye ihtiyaç duyduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Her gün yeni bir gıda ya da besin takviyesi gündeme gelebiliyor ve ‘mucize kür’ olarak sunulabiliyor. Bazılarında ‘Sizi çok kısa sürede mevcut kronik hastalıklarınızdan kurtaracak’ iddiası oluyor. Hatta meslekten insanların da bu tip telkinleri sonucu ihtiyaç duydukları ilaçlarını bırakan ya da ilaçlarının dozuyla ilgili sorun yaşayan insanlar oluyor. Bir taraftan da bazı besin grupları ve besin takviyeleri hastalığınıza eşlik ederken hastalığınızı kontrol etmenize de yardımcı olabiliyor. Ama bilgi kirliliğinde bunların hangisi yararlı, hangisi zararlı ayırt etmek herkes için kolay değil.”
Aksakal, bu sorun üzerine, insanların beslenme konusunda aile hekimlerine başvurduklarını anlatarak, “Çekinceleri olan ya da daha fazla ilgiye ihtiyaç duyanlar bazen aile hekimlerine gidiyorlar. Biz tıp fakültesi müfredatında beslenmeyle sağlık ilişkisini bir noktaya kadar anlatıyoruz. Bu nedenle ‘Böyle bir şey yaparsak uygun olur.’ dedik.” bilgisini verdi.
Bu kapsamda, Sabri Ülker Vakfı ve Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) işbirliğiyle “Aile Hekimlerine Yönelik Beslenme ve Beslenme İletişimi Programı”nı hayata geçirdiklerini aktaran Aksakal, hekimlerden aldıkları dönüşler kapsamında kendilerine “popüler diyetler”, “probiyotikler ve prebiyotikler”, “besin ve vitamin takviyeleri”, “ilaç etkileşimleri” gibi 8 konu başlığında eğitimler verdiklerini anlattı.
Prof. Dr. Aksakal, Türkiye’deki 26-28 bin civarındaki aile hekiminden 21 binine AHEF kanalıyla bu işi duyurabildiklerini, 8 bin 900 hekimin de aktif olarak bu eğitimlere katıldığını söyledi.
“Projenin yeni hedefi kronik hastalığı olanlara doğru beslenmeyi aktarmak”
Projenin yeni aşamasında iç hastalıkları uzmanlarına eğitim düzenleyeceklerini belirten Aksakal, şu bilgileri paylaştı:
“Toplumumuzda 40 yaş üzerindekilerin neredeyse yüzde 30-40’ı, biraz daha yaşı yükseltirseniz her 2 kişiden 1’i hipertansiyon, diyabet ya da diğer nörolojik sorunlar, kalp gibi en az 1 kronik hastalığa sahip. Bu saydığım kronik hastalıkları en çok görenler ise iç hastalıkları uzmanları. O nedenle Türkiye İç Hastalıkları Uzmanlık Derneğiyle iletişime geçtik. Bir sonraki aşamamızı biraz daha özelleşmiş konu başlıklarında, daha hastalık özelinde olacak şekilde tekrarlayalım istedik. Derneğin 2019 verisine göre, Türkiye’de 12 bin civarında iç hastalıkları uzmanı var. Bunların içinde de gastroenteroloji, endokrinoloji gibi yan dalları var. Özellikle endokrinoloji, romatoloji gibi bölümlerin de kronik hastaları var. Bu hastalar ömür boyu ilaç kullanmak zorunda oldukları için bu ilaçtan kurtulma yolu olarak da görüyorlar bu tip şeyleri. Bir taraftan da ‘Ben bundan kurtulmak istiyorum ama gerçekten uygulamalı mıyım?’ diye çekinceleri var. Bu aşamada iç hastalıkları uzmanları, yan dal yapmış hekimler bizim için çok ciddi bir grup olacaklar.”
“Toplumu doğru bilgilendirme amacımıza bir adım daha yaklaşacağız”
Vakfın Genel Sekreteri Özlem Üliç Çatar da beslenme ile sağlıklı yaşam alanında doğru ve bilimsel bilgiyi toplumun her kesimine ulaştırmak hedefiyle çalışmalarını sürdürdüklerini ifade ederek, bu nedenle uluslararası konferanslara katılım sağlamayı önemsediklerini söyledi.
Çatar, 14. Avrupa Beslenme Konferansı’nda dünyadan farklı örnekleri dinleme, yeni dönem yol haritalarını şekillendirirken ilham alma fırsatı yakaladıklarını belirtti.
Konferans kapsamında AHEF işbirliğiyle yürüttükleri projenin yeni aşamasını açıklamaktan büyük mutluluk duyduklarını vurgulayan Çatar, “Aile Hekimleri ve İç hastalıkları uzman hekimlerine yönelik gerçekleştireceğimiz eğitim programımız ile toplumu doğru bilgilendirmek hedefimize bir adım daha yaklaşmış ve toplum sağlığı yararına yapılan çalışmalara katkı sağlamış olacağız.” ifadelerini kullandı.
Vakıf, konferansta “gıda eğitimi ve katılımı” başlığını ele aldı
Sabri Ülker Vakfı Yayınları Yayın Danışmanı Prof. Dr. Ali Atıf Bir de konferans kapsamında Avrupa Gıda Bilgilendirme Konseyi (EUFIC) başkanlığında düzenlenen bir panelde konuşmacı olarak yer aldı.
“Gıda eğitimi ve katılımı: Sınıfta ve ötesinde” başlıklı sunum gerçekleştiren Bir, gıda ve beslenme konusunda yanlış bilginin her zamankinden daha yaygın olduğu bu çağda doğru bilimsel bilginin kamuoyu ile paylaşılmasının her zamankinden önemli hale geldiğini vurguladı.
Prof. Dr. Bir, sağlık kuruluşlarından yeterli bilgiyi almayan veya bu kurumları doğru bilgi kaynağı olarak görmeyen hastaların sosyal medya ve internet üzerinden aldıkları bilgilerle beslenme alışkanlıkları edindiklerine dikkati çekerek, bilimsel bilginin yayılması için yapılan çalışmaların her zamankinden daha kıymetli hale geldiğini sözlerine ekledi.